21 Mayıs 2008 Çarşamba

Hekim - İlaç Şirketi İlişkisi ve Promosyon Etiği

Doç. Dr. Nüket ÖRNEK BÜKEN
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji, Tıp Etiği ve Tarihi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi


19-05-2008

Sayı : 381


Hekim- Endüstri İlişkisi ve Promosyon Etiği
TTB Etik Bildirge Hazırlama Çalıştayı

Hekim-endüstri ilişkisinde yaşanan etik dışı ve kimi zaman da yasa dışı olan ilişkiler hem hastanın haklarını ve güvenliğini, hem de bir bütün olarak sağlık sistemini ve sağlık kurumlarını zarara uğratmaktadır. Promosyon etiği ile ilgili olarak belirlenmiş etik ve yasal metinler çoğunlukla kâğıt üzerinde kalmakta ve uygulamada yer bulmamaktadır. Hekimlerin tanı ve tedavilerinde göz önüne aldıkları, almaları gereken ölçütler, kendilerine yapılan özendirme (promosyon) çalışmalarından ne düzeyde etkilenmektedir? Endüstrinin kuşatması altında iken verdikleri kararlar ne düzeyde rasyonel olabilir?

Tıpta hekimlere yapılan özendirme çalışmaları reklamla süslenmiş bir bloknot ya da kalem vermenin çok ötesine geçmiştir. Endüstrinin hekimlere hediye vermeyi de içeren pazarlama tekniklerinden yararlanmalarının sonuçları, hekimlerin bunu nasıl değerlendirdiği ve satış taktiklerine karşı nasıl bir tutum benimsedikleri önemlidir. Ülkemizde hekimler ilaç şirketlerinden sık sık hediye kabul ederler. Hediye kabul etmenin karmaşık, pratik ve etik yansımaları olduğu pek çok yayında dile getirilmektedir. Hediyeler hastaların çıkarlarını en iyi şekilde koruma imgesini değişikliğe uğratabilir. Hediye kabul etmek, doktorla ilaç şirketi arasında "karşılık vermek yükümlülüğü" doğurur.

Ülkemizde hekimlerin mezuniyet öncesi ve sonrası ilaçla ilgili eğitimleri oldukça yetersizdir. Mevcut eğitim daha çok klinik ve teorik ağırlıklı olup; bu eğitim içinde örneğin "ilacın sosyal yönü", "ilacın fiyatı", "gereksiz ilaç tüketimi ve bunun önlenmesi" , "rasyonel ilaç kullanımını etkileyen faktörler", "ileri teknoloji kullanımı ve bu teknolojiyi kullanma koşulları", "ileri teknoloji kullanımının getirdiği etik sorunlar" gibi konuların yeterli düzeyde verilmediği bilinmektedir.

Hekimlerin mezuniyet sonrası eğitim eksikliklerinin giderilmesi konusunda ise, endüstri oldukça istekli görünmektedir. Endüstrinin ve ilaç firmalarının sağladığı bu bilgilerin ne düzeyde bilimsel ve nesnel olduğu da tartışmalıdır. İlaç şirketlerinin tam kuşatması altında bulunan hekimler çoğu zaman yoğun iş ortamları içerisinde kendilerine sunulan "bilimsel makalelerin" güvenilirliğini tartışacak ortam ve zaman bulamamaktadırlar.

Ülkemizde mezuniyet sonrası tıp eğitiminde her türlü bilimsel toplantı ve kongrelerin hazırlanmasında, desteklenmesinde, bilimsel yayınların gerçekleştirilmesinde endüstrinin vazgeçilmez bir fonksiyonu bulunmaktadır. Endüstri bu konularda kâr amacı gütmeyen kamu kuruluşları ve diğer profesyonel kuruluşların genellikle kısıtlı bütçelerinden ayırabildikleri fonlara önemli katkılarda bulunmaktadır. Gerçekten de hekimlere yeni tıbbi bilgileri, yeni ürünleri, yeni teknolojileri tanıtmak için endüstri bütçesinin önemli bir bölümünü ayırmaktadır. Burada temel nokta hekimin tercihini bilimsel verilerin gösterdiği yönde, objektif bulgulara dayalı olarak ve etik duyarlılıkla yapabilme sürecinin, özendirme çalışmalarının etkisiyle sağlıklı bir biçimde işlemeyebileceği endişesidir. Bu endişeyi hekimlerin ne düzeyde hissettikleri ve bunun tutumlarına nasıl yansıdığı ve ortaya çıkabilecek sorunlar önemlidir.

Son dönemlerde dünya genelinde ilaç tüketiminde yaşanan büyük artış ve ilaçların her ülkede binlerle ölçülen çeşitliliği, hekimin işlevlerini de zorlaştırmaktadır. İlaç tüketicinin yani hastanın kendi tercihi ile seçemediği, sadece tıp açısından değil, sosyokültürel ve ekonomik açıdan da önem taşıyan bir üründür. İlaç tüketiminin bu denli yaygın olması, onun klinik hekimlikte ne derece önemli bir yeri olduğunu da göstermektedir. Batı’dan farklı olarak, ülkemizde hastanın hekime başvurularda ilaç yazdırma beklentisinin yüksekliği, hekimi ilaç yazmaya yönlendirmektedir. Hekim için ilaç yazmamak gibi bir seçenek çok azdır ya da yoktur, “reçete vermedi” diye şikâyet edilen hekimler bile olmaktadır. Halk arasında "en çok ilaç yazan hekim, en iyi hekimdir" anlayışı egemendir. Koruyucu sağlık hizmetlerinin arzu edilen düzeye ulaşamaması da bu anlayışın gelişmesinde önemli bir rol oynamaktadır.

Hekimlikten anlaşılan genellikle kliniğe dönük tanı- tedavi hizmetleri ve bunun sonucu olarak yazılması önem kazanan reçetelerdir. Ayrıca ülkemiz tıbbi teknolojik tanı testleri ve aletleri açısından adeta bir teknoloji çöplüğü hâline getirilmektedir. Her hekim muayenesinde bir ultrason cihazı olmazsa olmaz koşul haline gelmiştir. Yapılması gerekliliği tartışılmadan uygulanan, ileri teknoloji uygulaması gerektiren, kimi zaman invazif olabilen tanı-tedaviye yönelik uygulamalar yüzünden tıbbi malpraktisler de artmaktadır. Ülkemizde ilaç tüketimindeki savurganlık ve denetimsizlik, gerekliliği tartışılmadan ve denetlenmeden yapılan ileri tanı testleri önemli bir halk sağlığı sorunudur.

Hekimlerimiz tarafından "özendirme çalışmaları"nın nasıl değerlendirildiği, ilaç firmalarından "özel" hediyelerin kabul edilip edilmediği, bilimsel toplantılarda firma desteğinin nasıl sağlandığı, hekimlere ve kurumlara yapılan reprezantan ziyaretlerinin belli kurallar dahilinde olup olmadığı, daha da önemlisi yapılan özendirme çalışmalarının hekimlerin reçeteleme alışkanlığına ve rasyonel ilaç kullanımına etkilerinin neler olduğu konuları, üzerinde çok fazla konuşulmayan ve önceliği olmayan konular olarak görülmektedir.

Ülkemizde gerek üniversiteler gerekse diğer eğitim kurumları çok kısıtlı maddi imkânları içinde, hekimlerin mezuniyet sonrası eğitimleri için gerekli fonları ayıramamaktadırlar. İster bir kurumda, ister serbest çalışıyor olsun, hekimlerin gelir düzeyleri, genellikle bilgilerini sürekli olarak tazeleyecek araçlara kendi olanaklarıyla sahip olabilmelerine, yurt içi ve yurt dışı bilimsel toplantılara kendi giderlerini karşılayarak katılabilmelerine imkân vermemektedir.

Türk Tabipleri Birliği bu konuda hekimlik uygulamalarını etik ilkeler doğrultusunda kolaylaştırmak, otokontrol yapabilmek ve ilişkiyi saydamlaştırmak amacıyla hekimlere yol gösterici rehber hazırlığı sürecini tamamlamak üzeredir. 4–5 Nisan tarihlerinde TTB’de yapılan etik bildirge hazırlama çalıştayında bu konu ilgili tüm taraflarla konuşulmuş ve bildirge hazırlanmıştır. Hazırlanan bildirge, TTB-UDEK Etik Çalışma Grubu’nun daha önce konu ile ilgili olarak yaptığı çalışmayla ortaklaştırılmış olması açısından -aynı zamanda uzmanlık derneklerinin görüşlerini içermesi bakımından- önemlidir. Bildirgeye aykırı hareket edildiğinde uygulanacak etik yaptırımların denetiminin de TTB tarafından yürütülmesi önemlidir.

http://www.medimagazin.com.tr/mm-hekim-endustri-iliskisi-ve-promosyon-etigi-ttb-etik-bildirge-hazirlama-calistayi-ky-51643.html

Hiç yorum yok: